Shia LaBeouf: Trajediden Öğrenilenler

Hollywood filmlerini az çok takip ediyorsanız yazının kapak fotoğrafındaki aktör Shia LaBeouf'un simasını anımsamışsınızdır. 11 Haziran 1986 Amerika doğumlu Shia, daha çocuk yaşlardayken dizi ve filmlerde rol alarak kendisine Hollywood'da yer edinmiş ve yıllar geçtikçe ününe ün katarak yoluna devam etmiş bir aktördür. Biz Türkiye'de onu en çok Transformers serisindeki Sam Witwicky rolüyle tanısak ta ülkesinde 2000'lerin başında yayınlanan Even Stevens dizisindeki rolüyle daha 14 yaşında Emmy ödülü kazanmış ve çocuk yaşta ünlü olmuştur. Sonrasında Holes filminde ününü biraz daha genişletmiş ve ünlü yönetmenlerin odağını üzerinde toplamıştır. Nitekim Will Smith'in efsane filmlerinden I Robot ve Keanu Reeves'in başrolünde olduğu Constantine filmlerinde yardımcı erkek oyuncu olarak yer almış ve ligini bir üst seviyeye çıkarmıştır.

Takvimler 2007 yılına geldiğinde ise Shia, Bilim Kurgu evreninin en ilgi çeken yapımlarından biri olan Transformers serisinin başrolünü kapmıştır. Bir başka ünlü Hollywood oyuncusu Megan Fox ile robota dönüşen arabaların maceralarını anlatan bu seride genç yaşta milyonlarca dolar kazanmış ve Hollywood'da en çok kazanan aktörler arasına girmiştir. Sonrasında Indiana Jones, Eagle Eye ve Fury gibi gişeyi sallayan, sağlam filmlerde rol alsa da Shia'nın kişisel hayatı ve meslek hayatı 2020'lere doğru ciddi sallantılara maruz kalmıştır.

Birçok ödül kazanmış olan ve çoğu sinema eleştirmeninin 'dahi' düzeyde iyi oyuncu olarak kabul ettiği Shia, yönetmenler arasında çalışılması çok zor, agresif, alkol ve uyuşturucu problemleri olan bir oyuncuya evrilmiş, başarılı imajını birkaç sene içerisinde yerle bir etmiştir. Öyle ki eski sevgilisinin taciz suçlamalarıyla da baş başa kalan Shia, hapis yatmış, projelerden kovulmuş ve Hollywood'dan dışlanmıştır. Tüm bu zor zamanları geçirirken de yaptığı gaflar, giydiği kıyafetler, muhabirlere ve insanlara karşı sergilediği tutum ve davranışlar onu istenmeyen aktör kıvamına getirmiştir. Twitter'da 'Artık oyunculuğu bırakıyorum' demesi; Oscar kırmızı halısına, üzerinde 'Ben artık ünlü biri değilim' yazan bir kese kağıdıyla çıkması, gittiği mekanlarda taşkınlık çıkarıp insanlarla fiziksel kavga etmesi gibi olumsuz durumlar onu daha da yalnızlaştırmış ve hayatını tamamen farklı bir şekle sokmuştur. Dostları bir bir azalmış, aktör ve aktris arkadaşları bir bir onunla iletişimi kesmiştir. Partneri ondan ayrılmış ve Shia'yı 'sorumsuz bir pislik' olmakla suçlamıştır. Yönetmenlerin ise istemediği adamların başında Shia LaBeouf geliyordur.

Tüm bu 'dibe batmışlık' ın içerisinde çaresizce kurtulma yolları arayan Shia, ailesinin ve geriye kalan hayranlarının desteğiyle uzun süre rehabilitasyona girerek öncelikle alkol sorunundan arınmış, sonrasında ruhani bir yolculuğa çıkarak 9 ay boyunca keşişlerle birlikte yaşamıştır. Tüm bu süreçte kendini arama yolculuğunu tamamlamaya çalışmış ve sonunda kendi deyimiyle ışığı bulmuştur. O dönemde içinde yer aldığı Padre Pio isimli filmde danışman olarak yer alan İtalyan bir rahip Shia'ya ruhani yolcuğunda yol göstermiş, Shia'nın Katolizme geçmesini sağlamıştır. Katolizme geçtikten ve alkol, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklardan da kurtulan Shia tekrar eski yeteneğine kavuşmuş ve üst düzey bir aktör olmaya tekrardan yaklaşmıştır.

Başrollerini Brad Pitt ve Jon Bernthal ile paylaştığı Fury filmi, film tarihinin en meşhur savaş filmlerinden birisi hala. Buradaki rol arkadaşı ve eski samimi arkadaşlarından Joh Bernthal -ki biz onu Punisher rolüyle hatırlıyoruz- sanal ortamda yayınladığı ve samimi sohbetlerle hayata dair her noktayı işlediği 'Real Ones' isimli röportaj programına Eylül ayının başında konuk olarak Shia LaBeouf'u davet etti. İkili samimi ve içten bir sohbetle Shia'nın tüm bu yaşadıklarını işlediler. İki saati geçkin süren bu röportajda Shia'nın içten itirafları, süreç içerisinde yaşadığı zorluklar, evliliği, çocuğu ve tüm bilinmeyenleri ders alınacak biçimde ekrana yansıtıldı. Benim de kahvemi alıp soluksuz izlediğim, notlar aldığım bu oldukça öğretici bölümde Shia'nın neden çok başarılı bir aktörken dibi gördüğü tüm çıplaklığı ile anlatıldı. Babasının Shia küçükken uyuşturucu sattığı, sık sık onu ve annesini yalnız bıraktığı, daha küçük yaştayken evi geçindirmek için çocuk oyuncu olduğu süreçler, gerçekten dinlenmeye değerdi ve karanlık sürece ışık tutuyordu. Tüm bu trajediden öğrenilenleri ve en zirvedeki bir insanın, en dipten nasıl çıktığıyla alakalı anekdotları sizlerle paylaşmak istedim. Gelin bu son derece öğretici ve ibret alınası öğretileri beraber inceleyelim.

Bu samimi röportajın en başında Shia, Jon'a içten bir teşekkürle başladı ve 'Benim gibi adamların böylesine konuşabilecekleri ve kendilerini açabilecekleri çok yer yok. Bunun için minnettarım' dedi. Jon'a bu sohbet için hazır olduğu ve her yönde konuşabileceğini ekledi. Çünkü tüm bu yaşadıklarıyla alakalı insanların, özellikle de en dibi görmüşlerin bir şeyler öğrenmesini ve ışık bulmak adına ders çıkarmasını 'Bir işe yaramalıyım' diyerek istiyordu. Shia'nın bu engebeli yolculukla alakalı söyledikleri şeylere bakalım.

O kadın (Shia'yı tacizle suçlayan eski sevgilisi) benimle alakalı suçlamalarda bulunduğunda twittera bakmıştım ve herkes bir şeyler söylüyordu. Bu aslı olmayan bir suçlamaydı. Ama şunu söyleyebilirim ki o kadın benim hayatımı kurtardı. Çünkü en dibi görmeme yardım etti. O benim için bir aziz gibi. Öncelikle benim egomdan çıkmam ve egomu öldürmem adına bana bir sokak gösterdi.

O dönemde hayatımda hiçbir amaç yoktu. Tek isteğim zanaatımı konuşturmak ve iyi bir aktör olmaktı. Bu ise çok sığ ve yavan bir istekti. Üç şey hissediyordum: Anksiyete, depresyon ve heyecan. Ruhani olarak ise soyguna uğramışçasına boştum.

Jon'un Shia'nın bebeğinin nasıl olduğuyla alakalı sorusu üzerine:

O benim hayatımın en dinamik parıltısı. O oyunu değiştiren unsur. Sen bir zamanlar çocuğundan bahsederken ben de içimden 'Benim de köpeğim var' derdim ama kesinlikle aynı şey değilmiş. Çocuğum aynı zamanda eşime olan sevgimi fark etmemi sağladı. Benimle sadece ona sunabileceklerim için birlikte olduğunu düşünürdüm ta ki en dibi gördüğümde yanımda olduğunu görene kadar. Böylece aşkı keşfettim ve öğrendim.

Çocuğum doğduğunda korkularım vardı ama bana kimse ilk 3 haftadan bahsetmemişti. Kızım sürekli altını pisliyordu. Yeni bezi taktıktan birkaç dakika sonra bunu tekrar yapıyordu. Bir süre sonra kızıma bakıp 'eğer bir daha pislersen kendimi camdan aşağı atacağım' demek geliyordu içimden. Gece saat 3, 4 gündür uyumamışım ve taktığım dördüncü beze pislemeyince Tanrı bana sarılıyormuş gibi mutlu hissediyordum. O an birinden vazgeçmemeyi öğrendim.

Zirvedeki dönemlerimde egomu besleyecek çok şey vardı. Brad Pitt telefonumun diğer ucundaydı. Rolü batırsam bile Sundance festivali bana bir ödül veriyordu. Bütün bunlar egomun esiri olmamı devamlı kıldı ve bu bataktan uzun süre çıkamadım. Bütün bu olayları yaşamam, egomun dipte yok olmasını sağladı.

En dibi görmek hayatının en kötü zamanlarını yaşamak değildir. En dibi görmek hayatında ve kendinde çoğu şeyi değiştirmek zorunda kaldığın andır. Oradadır, dokunursun, görürsün, koklarsın ve yüzüne vurur. Olay bunun ciddiye alıp almamakla alakalı değildir. Asıl olay bu yaşandığında ne yapacağındır.

Bugün burada kutsanmış hissediyorum. İyiyim, yapacak bir işim var ve biliyorum her şey sonunda iyi olacak. Çünkü iyi değilse henüz sona gelmemişsindir.

Shia'nın bu cümlelerine baktığımızda, yaşadığı tüm bu kötü deneyimlerden ayrı ayrı birer ders çıkardığını ve bir şeyler öğrendiğini görüyoruz. Hayatının en dibini görmüş bir insan bile olsak tüm bu deneyimden bize en faydalı olanı çıkarmalıyız. Çünkü ancak o şekilde egomuzu alt ederek kendi özümüze döner, hayat yolculuğuna devam edebilmek için gerekli dersleri çıkarırız. Çünkü her karanlık gecenin bir sabahı vardır.